Kadir-i Mutlak: Tekillik Kavramlarının Ötesindeki Nihai Kaynak
Kadir-i Mutlak: Tekillik Kavramlarının Ötesindeki Nihai Kaynak
Cevat ORHAN
Evrenin ve varoluşun derinliklerine indikçe, madde ve enerji kavramlarının ötesinde, her şeyin temelinde yatan bir "nihai durum" veya "kaynak" fikriyle karşılaşırız. Bu kavram, tasavvuftan kuantum fiziğine kadar pek çok alanda farklı şekillerde ele alınsa da, Kadir-i Mutlak'tan Farkındalığa: Yeni Bir Çağın İnşası başlıklı yazımızda da değindiğimiz gibi, Levh-i Mahfuz'un ve hatta bilincin de üstünde olan, her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu o nihai "durum" veya "kaynak" Kadir-i Mutlak'tır. Bu makale, Kadir-i Mutlak kavramını ayrıntılı bir şekilde inceleyerek, onun ne anlama geldiğini, bilincin ve Levh-i Mahfuz'un ötesindeki yerini ve varoluşla olan ilişkisini açıklamaktadır. Bu tefekkürle amacımız, Kadir-i Mutlak'ı idrak ederek vuslata erişmek ve Levh-i Mahfuz'un ve Varoluş'un ötesinde olan Allah'a ulaşma çabamızı sürdürmektir.
Kadir-i Mutlak Nedir?
Kadir-i Mutlak, bilimsel ve felsefi anlamdaki tekillik kavramlarının aksine, her şeyden münezzeh, yani varoluşun kaynağı ve sonsuz kudreti temsil eder. O, tüm varoluşun kendisinden doğduğu ve nihayetinde kendisine döndüğü, ezeli ve ebedi olan mutlak güç olarak, her şeyden münezzeh olan ve tüm yaratışlarıyla yüce kudretini tüm yaratılmışlara yansıtan ve özellikle de insanı "Ahsen-i Takvim" (en güzel biçimde) olarak yaratan sonsuz Yüce Kudret Sahibidir. Kadir-i Mutlak, içinde tüm imkanları, tüm olası gerçeklikleri kapsayan mutlak bir "dolu oluş" veya **"potansiyel bütünlük"**tür.
Tekillik kavramı genellikle, evrenin başlangıcındaki Büyük Patlama anında olduğu gibi, bilinen fizik yasalarının geçersiz olduğu, sonsuz yoğunluk ve eğriliğe sahip tekil bir noktayı ifade eder. Kadir-i Mutlak ise, bu fiziksel tekilliğin ötesinde, bizzat varoluşun temelini oluşturan, fiziksel yasalardan veya herhangi bir fiziksel boyuttan etkilenmeyen, mutlak ve aşkın bir kaynaktır. Bu hâliyle Kadir-i Mutlak, statik bir hâl değil, sonsuz yaratıcılık ve tezahürün kaynağıdır. Bir tohumun içinde barındırdığı ağacın tüm potansiyeli gibi, Kadir-i Mutlak da evrenin ve bilincin tüm potansiyelini bünyesinde taşır. Buradaki "Kadir" kelimesi, "güçlü, kudretli, her şeye gücü yeten" anlamlarını taşırken, "Mutlak" kelimesi ise "sınırsız, koşulsuz, eksiksiz" anlamını pekiştirir. Dolayısıyla Kadir-i Mutlak, her şeyi var etme kudretine sahip olan sınırsız ve nihai gücü ifade eder.
Yaratılışın Mahiyeti: Kadir-i Mutlak ve "Ol" Emri
Kadir-i Mutlak'ın yaratma süreci, rastlantısal bir olay değil, bilinçli bir tezahürdür. Bu yaratım, "Kün Feyekün" yani "Ol! der, o da hemen olur" ilahi emriyle gerçekleşir. Her şeyin kaynağı olan Kadir-i Mutlak'ın bilgisi dâhilinde programlanmış ve Levh-i Mahfuz vasıtasıyla başlatılmış bir akıştır. Bu süreç, Kur'an-ı Kerim'in vahyinde olduğu gibi, Levh-i Mahfuz'dan "Beytü'l-İzze"ye (Dünya Semasındaki İzzet Evi'ne) indirilmesi ve oradan da Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) kalbine indirilmesi şeklinde açıklanabilir. Bu, Kadir-i Mutlak'ın her şeyden münezzeh ve aşkın hâliyle, herhangi bir çaba sarf etmeksizin, kendi hakikatinin bir yansıması olarak tüm varoluşu ortaya koymasıdır. Bizler ve tüm yaratılmışlar, Kadir-i Mutlak'tan gelmiş varlıklarız ve O'nun sonsuz kudretinin, hakikatinin birer yansıması, birer tezahürüyiz. Sanki O'nun hakikatinin gölgeleri gibiyiz; yani sonsuz kudret sahibinin aynadaki yansımalarıyız. Bu yaratış, Allah'ın zâtî sıfatlarından kendindendir; herhangi bir özel gayret göstermeksizin, kendi özünün tecellisi olarak tüm varoluşu meydana getirir.
Bilincin Ötesinde: Kadir-i Mutlak ve Farkındalık
Modern ve geleneksel pek çok düşünce akımında bilinç, varoluşun merkezi bir unsuru olarak kabul edilir. Bireysel bilinçten kolektif bilince, hatta evrensel bilince kadar farklı bilinç seviyeleri tanımlanır. Ancak Kadir-i Mutlak, bilincin kendisinin de ötesinde bir varoluşun kaynağıdır.
Bilincin genellikle bir gözlemciye, bir deneyimleyiciye veya bir farkındalığa ihtiyacı vardır. Gözlemleme ve deneyimleme ise bir "şey"in varlığını gerektirir. Kadir-i Mutlak ise henüz hiçbir "şey"in tezahür etmediği, gözlemcinin ve gözlemlenenin, öznenin ve nesnenin ikiliğinin ortadan kalktığı bir vahdaniyettir. Bilinç, Kadir-i Mutlak'tan ortaya çıkan bir tezahür olarak görülebilir; bu nihai kaynaktan fışkıran bir akım, bir yankı gibidir. Dolayısıyla, Kadir-i Mutlak, bilincin kendisini var ettiği temel ve nihai kaynaktır.
Levh-i Mahfuz'un Ötesinde: Kaderin ve Programın Kaynağı
İslam inancında önemli bir kavram olan Levh-i Mahfuz (Korunmuş Levha), kainatta meydana gelecek ve gelmiş her şeyin yazılı olduğu ilahi bir levha olarak kabul edilir. Kader, tüm olaylar, tüm oluşumlar, hatta her bir canlının ömrü ve rızkı bu levhada kayıtlıdır. Levh-i Mahfuz, evrenin ve varoluşun "programının" saklandığı yerdir.
Ancak Kadir-i Mutlak, Levh-i Mahfuz'un da üzerinde yer alır. Levh-i Mahfuz, tezahür etmiş veya tezahür edecek olanın "programı"nı barındırırken, Kadir-i Mutlak, bu programın kendisinin ve hatta tüm olası programların nihai kaynağı ve potansiyelini taşır. İnsanın kaderi bağlamında, evrenin bir kitap olması ve insanın bu kitabın son cümlesi olması nedeniyle, insanın Allah ile olan kalbi bağlantısı sonucunda farklı durumlarda şekillenebilir. Bu, Rabbü'l-Âlemîn'in insana "Ahsen-i Takvim" olma anlamında tanıdığı ve dualarına icabet etme anlamında bahşettiği bir seçim hakkıdır; yani bireyin iradesi ve çabası, kaderindeki bazı tezahürleri etkileme potansiyeli taşır. Levh-i Mahfuz'daki her şey, Kadir-i Mutlak'tan çıkan bir imkanın, bir potansiyelin tezahür etmiş veya edeceği halidir.
Bu, Kadir-i Mutlak'ın sonsuz olasılıklar denizi olduğu anlamına gelir. Levh-i Mahfuz'daki "yazılmış olan," bu sonsuz olasılıklardan seçilmiş veya tezahür etmeye hazır olan bir kesiti temsil eder. Kadir-i Mutlak ise, bu kesitin ve daha fazlasının, hatta henüz düşünülmemiş olan her şeyin ana kaynağıdır.
Kadir-i Mutlak ve Varoluş
Kadir-i Mutlak'tan varoluşa geçiş, bir tezahür sürecidir. Bu süreç, "yokluktan varoluşa" değil, "potansiyelden fiiliyete" bir geçiş olarak anlaşılmalıdır. Kadir-i Mutlak, tüm varoluşu kendi içinde barındıran, her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu nihai kaynaktır. Evren, yaşam ve bilinç, Kadir-i Mutlak'ın bu sonsuz potansiyelinden tezahür eden farklı oluşumlardır.
Bu perspektiften bakıldığında, Kadir-i Mutlak, her şeyin başladığı ve her şeyin geri döneceği nihai noktadır. Yaratılışın sürekli bir akış olduğu düşünüldüğünde, Kadir-i Mutlak, bu akışın hem kaynağı hem de varış noktasıdır. Var olan her şey, aslında Kadir-i Mutlak'ın farklı bir yansıması veya tezahürüdür.
Sonuç
Kadir-i Mutlak, kavraması zor ancak varoluşun derinliklerini anlamak için anahtar niteliğinde bir kavramdır. Bilincin ve Levh-i Mahfuz'un ötesinde, her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu o nihai "durum" veya "kaynak" olarak tanımlanan Kadir-i Mutlak, bilimsel tekillik kavramlarının ötesinde, ezeli ve ebedi olan, sonsuz imkanları barındıran ve varoluşun kaynağı olan bir boyuttur. Kadir-i Mutlak'ı tefekkür ederek amacımız, bu yüce güce ve onun hakikatine vuslata erişmek ve Levh-i Mahfuz'un ve Varoluş'un ötesinde olan Allah'a ulaşma çabamızı sürdürmektir. Bu makale ile ortaya koyduğumuz anlatımda, şüphesiz ki beşer olmamızdan kaynaklı hatalarımız ve kusurlarımız olmuş olabilir. Ancak unutmayalım ki "Ameller niyetlere göredir." hadis-i şerifi doğrultusunda, bu gayretimiz, kendimizi ve Rabbimizi daha iyi tanıma yolunda naçizane bir çabadır.
Allah Teâlâ hatalarımızı, kusurlarımızı affetsin ve bizleri kendisine ulaşanlardan, hak ve hakikat yolcularından eylesin inşaallah. Amin.
Cevat ORHAN
Yorumlar
Yorum Gönder