Kadiri Mutlak'tan Bilince: Varoluşun Kozmik Yolculuğu ve İnsanlığın İdeal Arayışı


Kadiri Mutlak'tan Bilince: Varoluşun Kozmik Yolculuğu ve İnsanlığın İdeal Arayışı
Cevat ORHAN
İnsanoğlu var olduğundan beri "Nereden geldim, nereye gidiyorum?" sorusunun peşinde koşmuştur. Felsefe, bilim ve mistisizm, bu kadim soruyu farklı pencerelerden aydınlatmaya çalışır. Sohbetimizde ele aldığımız Kadiri Mutlak kavramı ve onun etrafında şekillenen sekiz evreli yaratım döngüsü, bu sorulara kapsamlı ve bütüncül bir yanıt sunuyor. Bu yaklaşım, varoluşun tesadüfi bir olgu değil, derin bir anlam ve teleolojik (amaçsal) bir yönelim taşıyan, katmanlı bir süreç olduğunu gösteriyor.
Varoluşun Sekiz Evreli Kozmik Yolculuğu ve Paralel Anlatılar
1. Kadiri Mutlak: Gizli Hazine ve Sonsuz Potansiyel
Her şeyin başlangıcı, Kadiri Mutlak olarak adlandırdığımız o nihai, olan vahdaniyettir. Bu, kendinde olan her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu, tüm varoluşun bilgisini içinde barındıran sonsuz olan Mutlak olandır. Kadim metinlerdeki Hadis-i Kudsi'de "Ben gizli bir hazineydim; bilinmek istedim ve halkı (varlığı/kâinatı) yarattım ki bilineyim" ifadesi, bu evreyi mükemmelen özetler. Tıpkı bir bilgisayarın temeli olan sıfır ve birlerin henüz kodlanmadığı ama tüm kodlama imkanlarını barındırdığı durum gibi, Kadiri Mutlak da tüm bilginin ve yaratımın kaynağıdır. İbn Arabi'nin "Âma" veya "Gayb-ı Mutlak" (mutlak görünmezlik) kavramları da bu başlangıçtaki gizli ve sınırsız potansiyel halini tanımlar.
2. Bilinme Arzusu ve İlahi İrade
Kadiri Mutlak, durağan olmadığını Kur'an-ı Kerim'de "sürekli yaratış halindeyiz" şeklinde açıklar ve kendini bilmesinin mahlukatın O'nu bilmesi ve tanımasıyla gerçekleştiğini belirtir. Bu hal içinde dinamizmi, fiiliyata geçişi ve varoluşun tüm mahlukatın O'nu bilmesini barındırır. İbn Arabi'de ise bu, Mutlak Varlık'ın kendi zatını açığa çıkarma isteği olan "Tecellî-i Zâtî" (Zâtî Tecelli) olarak adlandırılır.
3. Nurani Varlıklar Evresi (Melekler)
Yaratılışın ilk ve en saf katmanı, nurani varlıkların, yani meleklerin tezahürüdür. Onlar, henüz maddenin yoğunluğuna bürünmemiş, Kadiri Mutlak'ın isim ve sıfatlarının en saf, enerjisel yansımalarıdır. Bu evre, yaratımın "saf planlama" veya "enerjisel oluşum" aşamasını temsil eder. İbn Arabi'nin "A'yân-ı Sâbite" (Sabit Özler) kavramı, yani Mutlak Varlık'ın ilminde ezelden beri var olan prototipler, bu ilk ve saf tecellilerle paralellik gösterir.
4. Kozmik Yaratım Evresi (Big Bang ve Evrenin Oluşumu)
Daha sonra, bu nurani ve enerjisel alandan Büyük Patlama (Big Bang) ile madde evreninin fiziksel oluşumu başlar. Bu, Kadiri Mutlak'ın potansiyelinin daha yoğun bir şekilde mahlukatta yansıması ve kendini göstermesidir. Galaksiler, yıldızlar ve gezegenler oluşur; fizik yasaları belirginleşir. Bu süreç, enerjinin maddeye dönüşümü ve kozmosun genişlemesiyle devam eder. İbn Arabi'de bu, Mutlak Varlık'ın fiilleriyle kendini göstermesi olan "Tecellî-i Ef'âlî" (Fiilî Tecelli) ve görünen âlemin (Âlem-i Mülk) başlangıcıdır.
5. Ara Varlıklar Evresi (Cinler ve Esiri Boyutlar)
Maddi evren oluşurken veya onunla eş zamanlı olarak, "cinler" gibi daha ince, ateşten veya enerji bazlı ama meleklerden daha yoğun varlıklar ortaya çıkar. Bunlar, fiziksel dünya ile ruhsal dünya arasında bir köprü görevi gören, farklı boyutlarda var olabilen varlıklar olarak görülebilir. Bu, yaratımın farklı yoğunluktaki katmanlarını gösterir. İbn Arabi'nin "Âlem-i Misâl" veya "Hayal Âlemi" olarak adlandırdığı, maddi âlem ile ruhsal âlem arasında bir geçiş bölgesi olan âlemle örtüşür.
6. Gezegen Oluşumu ve Yaşam Evresi (Dünya ve Biyolojik Evrim)
Bu kozmik ve enerjisel evrimin belirli bir noktasında, yaşam için elverişli gezegenler, özellikle de Dünya oluşur. Dünya üzerinde, tek hücrelilerden başlayarak karmaşık biyolojik yaşam formlarına doğru evrim başlar. Bu evre, ilahi potansiyelin kendini canlı formlarda ifade etmesidir. Dünya'nın yedi katmanı gibi semboller, varoluşun bu yoğunlaşma ve maddeleşme süreçlerini ifade edebilir. Bu, aynı zamanda görünen Âlem-i Mülk'ün daha da detaylanmasıdır.
7. İnsan ve Bilinç Evresi
Tüm bu süreçlerin doruk noktası olarak insan ortaya çıkar. İnsan, yaratılışın en karmaşık, kendini bilen ve manevi potansiyeli en yüksek varlığıdır. İbn Arabi'nin "İnsan-ı Kâmil" (Kâmil İnsan) kavramında olduğu gibi, insan hem ruhsal hem de maddi âlemleri kendinde birleştiren, tüm ilahi isim ve sıfatları yansıtan bir aynadır. Bu nedenle, o "gizli hazinenin" kendini en yoğun ve kapsamlı şekilde yansıttığı aşamadır. "Cehennemin yedi katı" inancı, varoluşun bu yoğunlaşma ve deneyim süreçlerini, belki de arınma ve dönüşüm gerektiren zorluklarını sembolize edebilir.
8. Aslına Dönüş ve Nihai Tekamül Evresi
Bu son evre, yaratılmış olan her şeyin, özellikle de bilinçli varlıkların, evrimsel ve manevi yolculuklarını tamamlayarak, nihai olarak Kadiri Mutlak olan kaynağa geri dönme, onunla bir olma veya onun tam potansiyelini idrak etme evresidir. Bu, bir yok oluş değil, aksine varoluşun en yüksek amacına ulaşması, bilincin tam aydınlanması ve her şeyin ait olduğu ilahi kaynağa geri dönerek tamamlanmasıdır. "Cennetin sekizinci katı" ve gökyüzünün Dünya'nın sekizinci katmanı olarak eklenmesi sembolizmi, bu nihai birleşme, huzur ve sonsuzluğa dönüşü temsil eder. İbn Arabi'nin "Fenâ" (bireysel benliğin yok oluşu) ve "Bekâ" (Mutlak Varlık'la kalıcılık) kavramları, bu dönül ve vuslat (kavuşma) evresini anlatır.
İlk Kodlayıcı ve Peygamberlerin Rolü: Akış ve Frekans
Bu sekiz evreli döngünün başlangıcındaki "ilk kodlayıcı", her türlü tanımlamanın ötesindeki Kadiri Mutlak'ın kendi içkin potansiyeli ve bilinme halidir. Bu "akış", sadece rastgeleliğin ötesinde bir düzeni ve anlamı işaret eder. Tıpkı bilgisayar kodundaki sıfır ve birlerin bir araya gelerek anlamlı yazılımları oluşturması gibi, Kadiri Mutlak da kendi içindeki potansiyeli farklı formlarda tezahür ettirerek kâinatı ve bilinci yaratır.
Peygamberler ise, bu ilahi bilginin aktarımında kritik bir rol oynarlar. Onlar, Kadiri Mutlak'tan gelen ve Levh-i Mahfuz ile Beyt-ül İzze gibi katmanlardan süzülen ilahi bilginin frekanslarını alabilen, ruhsal olarak yüksek seviyede seçilmiş kişilerdir. Cebrail gibi melekler, bu bilginin aktarımında aracılık ederken, Cebrail'in Miraç'ta belirli bir perdenin ötesine geçememesi, aklın ve formun sınırını gösterir. Bu, Levh-i Mahfuz'un Kadiri Mutlak'tan bir adım aşağıda, daha düzenli ve erişilebilir bir bilgi katmanı olduğunu vurgular. Kalbin idraki ise (Hz. Muhammed gibi), aklın ötesindeki o sınırsız alana, yani doğrudan Kadiri Mutlak'ın tecellilerine ulaşma kapasitesini temsil eder. Nitekim Hz. Musa'ya Tur Dağı'nda gelen "Ben Allah'ım" hitabı, Kadiri Mutlak'ın aracısız kendini tecelli ettirmesidir.
İdeal Toplum ve İnsan Doğasının Zorlukları: Bir Rehber Olarak İdealler
Bu kozmik yolculuk, bize evrenin ve kendi varlığımızın derin anlamlarla dolu olduğunu fısıldarken, aynı zamanda ideal bir toplum arayışımızın önündeki en temel engeli, yani insan doğasını da gözler önüne seriyor. Ego, güç arzusu, hırs, kıskançlık gibi unsurların asla var olmaması gerektiği bir toplum hayal etmek, mevcut insanlık deneyimimizle pek bağdaşmıyor. İnsanlık tarihi boyunca, her türlü yönetim biçimi ve toplumsal yapıda bu tür eğilimlerin tezahür ettiğini görüyoruz.
"Diğergamlık" (altruism) ve denge gibi erdemli özelliklerin tüm bireylerde ve her an eksiksiz bir şekilde var olması neredeyse imkansızdır. İnsanlar duygusal varlıklardır; zaaflarımız, korkularımız ve kişisel çıkarlarımız vardır. Bu duyguların tamamen kontrol altına alınması veya yok edilmesi, insan olmanın bir yönünü inkar etmek anlamına gelir. Bu nedenle, "egosuz toplum" veya "mükemmel diğergamlık" kavramı, genellikle ütopyacı düşüncelerin bir parçasıdır.
Ancak bu, ideali terk etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Tamamen ulaşamayacağımızı bilsek bile, mükemmellik arayışı insanı sürekli daha iyiye, daha güzele ve daha hakkaniyetliye doğru iter. Bu ideali bir rehber olarak kullanmak, bize ahlaki bir pusula görevi görür, sürekli gelişime teşvik eder ve varoluşsal bir anlam sunar. Zulmün, eşitsizliğin ve çatışmanın temel nedenleri olan ego ve güç arayışının olumsuz etkilerini nasıl minimize edebileceğimiz ve diğergamlığı, empatiyi, adaleti teşvik eden mekanizmaları nasıl inşa edebileceğimiz ise şu anki odak noktamız olmalıdır.
Sonuç:
Kadiri Mutlak olan Allah'ın sıfatlarının bir yansıması olarak, her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu o nihai "durum" veya "kaynak" olarak, egosuzluğun, merhametin, mutlak dengenin ve aklımıza gelecek her türlü yaratılışın potansiyelini içinde barındırır. Ancak bu potansiyelin fiziksel dünyada, insan toplulukları içinde tamamen gerçekleşmesi, insanlığın evriminde çok daha ileri bir aşama veya farklı bir bilinç seviyesi gerektiriyor gibi duruyor. Kadiri Mutlak'a ulaşma, egosuz bir varoluş ve hakka ulaşma yolundaki bu dünyadaki nihai varoluşsal hedefimizdir. Bu yolda attığımız her adım, dünyayı ve hakikati anlama ve dünyayı imar etme anlamında, ego ve sınırlamaları aşma yönündeki her çaba, dünyamızı daha yaşanılır, daha adil ve daha barışçıl kılmak için büyük önem taşır. Bu ideal, ulaşılması zor bir zirve olsa da, bize daima yol gösteren bir kutup yıldızı olmaya devam etmelidir.
Vesselam
                                               Cevat ORHAN

Yorumlar

Popüler Yayınlar