Materyalizmden Bütüncül Felsefeye: Hawking'in Yaklaşımına Köklü Bir Eleştiri
Materyalizmden Bütüncül Felsefeye: Hawking'in Yaklaşımına Köklü Bir Eleştiri
Cevat ORHAN
Bu makale, evrenin kökeni, doğası ve temel yasaları hakkında iki temel bakış açısını karşılaştırmalı olarak inceliyor: Stephen Hawking'in bilimsel temelli "Büyük Tasarım" yaklaşımı ve "Mutlak sonsuzdan yansıyan evren" felsefesi. Bu felsefi karşılaştırma, sadece kozmik sorulara yanıt aramakla kalmıyor, aynı zamanda modern dünyanın temel ahlaki ve toplumsal sorunlarının kökenine dair de kapsamlı bir analiz sunuyor.
I. Stephen Hawking'in "Büyük Tasarım"ı: Materyalizmin Kozmik Yansıması
Hawking'in Evren Tanımı
Hawking'in "Büyük Tasarım"ı, evrenin varlığını ilahi bir yaratıcıya başvurmadan, tamamen fizik yasaları aracılığıyla açıklamayı hedefler. Bu görüşe göre evren, kendiliğinden, fizik kurallarından doğal olarak ortaya çıkmıştır. Kuantum mekaniği ve M-Teorisi gibi modern teorilerle, evrenin tek bir sabit geçmişi olmadığı, aksine sayısız evrenin var olabileceği savunulur.
Kritik: Kaba Materyalizm ve Dogmatizmin Sınırları
Bu makalede incelenen felsefi yaklaşım, Hawking'in görüşünü yalnızca "kaba materyalist" olarak değil, aynı zamanda "dogmatik" ve "bilimsellikten uzak" olarak da eleştirir. Bu yaklaşım, evreni ve içindeki her şeyi yalnızca maddeden ibaret görerek, ahlaki değerleri ve manevi boyutu yok sayar. Hawking'in, fizik yasalarını sorgulanamaz nihai bir gerçeklik olarak kabul etmesi, bilimin özündeki sürekli sorgulama ruhundan uzak, dogmatik bir duruş sergilediği şeklinde yorumlanır. İnsanın robotlaşmasına zemin hazırlayan bu materyalist bakış açısı, sömürgecilik ve zulüm gibi toplumsal sorunların kökeninde yer alan etik boşluğu da açıklar.
II. Felsefenin Temeli: Mutlak Sonsuzdan Gelen Yansıma
Yaratılış ve Yansıma Kavramı
İncelenen felsefi yaklaşım, evrenin iradi bir tasarım yerine, Mutlak sonsuz'dan gelen, içsel ve kendiliğinden bir yansıma olduğunu savunur. Bu yaklaşım, yaratma eyleminin dışsal bir çaba gerektiren bir süreç değil, kaynağın kendiliğinden bir tezahürü olduğunu ileri sürer.
Bütüncül Diyalektik ve Bilincin Sırrı
Bu felsefe, varoluşu sadece maddeye indirgeyen materyalizmden ve maddeyi yok sayan idealizmden farklı olarak bütüncül bir diyalektik sunar. Bu anlayışta, maddenin işlevi reddedilmez; aksine, madde, Mutlak sonsuz'un bir yansıması olarak varoluşun kendisini mümkün kılan temel araçtır. İnsan bilinci de bu bütünsel yapının merkezinde yer alır ve Mutlak kudretin kendinde var olan "Alim sıfatının" bir tezahürüdür.
Kuantum Fizik ve Sürekli Yaratılış
Bu felsefe, modern fizik teorilerine yeni bir anlam katmaktadır:
* Sonsuz Yaratılış ve Uzay-Zaman: Büyük Patlama, tüm varoluşu başlatan tek bir olay değil, Mutlak sonsuz'un sonsuz yansımalarından biri olan bizim maddi evrenimizin başlangıcıdır. Bu bağlamda, uzay ve zaman da bu tezahürle birlikte ortaya çıkar.
* Akış ve Belirsizlik İlkesi: Fotonların anlık varoluş ve yok oluşu ve Heisenberg'in Belirsizlik İlkesi gibi kuantum olayları, evrenin statik olmadığını, her an yeniden yaratılan ve akan bir süreç olduğunu gösterir. Bu fizik yasaları, makalede savunulan sürekli yaratılış kavramının fiziksel bir ifadesidir.
III. İnsanın Yüce Konumu ve Toplumsal Sorumluluğu
Kamil İnsan Olmak ve Ahlaki Pusula
Bu bütüncül yaklaşımın merkezinde, insan yer alır. İnsan, potansiyel olarak ahsen-i takvim (en güzel biçimde yaratılmış) ve kamil insan (olgun insan) olabilme yeteneğine sahiptir. Bu potansiyeli gerçekleştirmek için zihin, zeka ve kalbin hizalanması gerekir. Sadece mantık (zihin) ve bilişsel kapasite (zeka) değil, aynı zamanda sezgisel ve manevi idrak (kalp) de bütünsel bir anlayışa ulaşmak için zorunludur.
Düşünce, Kalp ve Eylemin Hizalanması
Bu hizalanma, modern toplumda yaşanan "sürülestirme" ve "robotlaşma" sorununa bir çözüm sunar. Bu hizalanma sayesinde insan, düşünme yeteneğini geri kazanır ve ahlaki bir çöküşten kurtularak etik değerlere yeniden sarılabilir.
Sonuç: Teslimiyet ve İnsanlığın Kurtuluşu
Bu kapsamlı felsefenin nihai hedefi, teslimiyettir. Bu, pasif bir kabulleniş değil, Mutlak sonsuz'dan gelen dinamik ve sürekli yaratılış akışıyla bilinçli bir bütünleşmedir. Bu uyumlanma, insanın kendi varlık amacını keşfetmesini ve ahlaki değerlere sahip bir hayat sürmesini sağlar.
Bu bütünsel felsefe, İslam'ın ve Kur'an'ın temel öğretileriyle özdeşleşerek derin bir manevi boyut kazanır. Makalede savunulduğu gibi, modern dünyanın karşılaştığı sorunların üstesinden gelmek için, devletlerin, milletlerin ve aydınların bu materyalist bakış açısından uzaklaşarak, evreni ve insanı daha derin bir anlamla ele alan bir dünya görüşünü benimsemeleri gerekmektedir. Cevat ORHAN
Yorumlar
Yorum Gönder