Zilzal ve Kozmik Sarsıntı: Enerjinin ve Bilginin İfşası
Zilzal ve Kozmik Sarsıntı: Enerjinin ve Bilginin İfşası
Cevat ORHAN
Giriş :
Geleneksel tefsirlerde, Kur'an'ın 99. Suresi olan Zilzal (Deprem) Suresi, kıyamet anında yeryüzünün geçireceği şiddetli bir fiziksel sarsıntıyı ve sonrasında tüm yaptıklarımızın hesabının görüleceği bir olayı anlatır. Ancak, bu sureyi yalnızca doğrusal bir zaman içindeki fiziksel bir son olarak ele almak, taşıdığı derin sembolik anlamları göz ardı etmek olur. Bizim burada inceleyeceğimiz bakış açısına göre, Zilzal, evrenin ve bilincin geçirdiği büyük bir paradigma değişimini, yani bilginin ve potansiyelin saklı olduğu katmanlardan yüzeye çıktığı kozmik bir sarsıntıyı simgeler.
Bilim tarihi, bu "zelzelelerin" ne kadar gerçek olduğunu defalarca göstermiştir. Evrenin işleyişine dair bildiğimiz her şeyin sarsıldığı, alt üst olduğu anlar yaşanmıştır. Isaac Newton'ın klasik fiziği, evreni saat gibi işleyen mekanik bir düzen olarak tanımlarken, Albert Einstein'ın izafiyet teorisi bu sağlam temelleri sarsmıştır. Zamanın ve mekânın mutlak olmadığını, enerjinin maddeye dönüşebileceğini göstermiştir. Bu sarsıntı, bilimin evrenin daha önce gizli kalan katmanlarını görmesini sağlamıştır. Daha sonra gelen kuantum fiziği ise bu sarsıntıyı bir adım öteye taşımış, evrendeki her şeyin birer dalga ve titreşimden ibaret olduğunu ortaya koyarak en temel fizik yasalarını bile yeniden sorgulamamıza neden olmuştur.
Suredeki "yeryüzü ağırlıklarını dışarı çıkardığı zaman" ayeti, sadece fiziksel bir olaya işaret etmez; aynı zamanda metafizik bir anlama da sahiptir. Bu ağırlıklar, tıpkı volkanların ve fay hatlarının yeryüzünün içindeki basıncı serbest bırakması gibi, evrenin ve bilincin derinliklerinde saklı olan tüm sırların ve potansiyellerin ifşasıdır. Daha önce tartıştığımız gibi, bu durum, her şeyin programının ve potansiyelinin bulunduğu o nihai "kaynak" olan Mutlak sonsuz-sonsuzluk kavramına ve onun bir yansıması olarak Levh-i Mahfuz'a gönderme yapar. Zilzal, bu saklı potansiyelin, yani tüm geçmişin ve geleceğin, büyük bir enerji salınımıyla açığa çıktığı bir andır.
Bu kozmik ifşa, bilimsel olarak her şeyin bir enerji ve titreşimden ibaret olduğu düşüncesiyle uyumludur. Enerji ve frekans bilimindeki temel prensiplere göre, bilgi ve sırlar da belirli bir enerji seviyesinde titreşerek görünmez kalabilir. Zilzal, bu frekansları değiştirerek gizli olanı yüzeye çıkaran bir rezonans anıdır. Her şeyin, en küçük atomdan en büyük galaksiye kadar, belirli bir titreşime sahip olduğu evrende, bilgi de kendi frekansında var olur ve doğru sarsıntı gerçekleştiğinde açığa çıkar.
İnsan Bilinci ve Tekamülün Hesabı
Kozmik sarsıntı, yani evrenin sırlarının açığa çıkması, sadece dışsal bir olay değildir; aynı zamanda insan bilincinde yankılanan içsel bir süreçtir. Zilzal Suresi'nin "O gün insan ona ne oluyor der" ayeti, bu olaya tanıklık eden insanın sadece bir şaşkınlık içinde kalmadığını, aynı zamanda bu büyük değişim karşısında bir anlama arayışına girdiğini gösterir. Bu, bilim insanının kuantum dünyasıyla karşılaştığındaki merakına, bir arkeoloğun toprak altında bulduğu medeniyetin sırlarını çözmeye çalıştığındaki hayretine benzer. İnsanlık, yeryüzünün ve evrenin ifşa olan haberlerine bakarak kendi varoluşunun ve tekamülünün sırlarını okur.
Bu tekamülün en temel unsurlarından biri, Zilzal Suresi'nin son iki ayetinde yatan kozmik hesaplaşma ilkesidir: "Kim zerre miktarı hayır işlerse onu görür, kim zerre miktarı şer işlerse onu görür." Bu ayetler, bir tür ilahi muhasebeden çok, evrenin işleyişine dair derin bir fiziksel ve metafiziksel gerçeğe işaret eder. Fiziksel dünyada hiçbir enerji kaybolmaz; bir eylem, bir etki, bir titreşim olarak varlığını sürdürür. Kuantum alan teorisine göre, her eylemimiz evrenin enerji alanında bir iz bırakır ve bu izler, bir rezonans yasası gereği bize geri döner.
Bu bakış açısıyla, iyilik ve kötülük kavramları da yeniden tanımlanabilir. İyilik, evrenin uyum ve düzen enerjisiyle rezonansa giren, yapıcı ve birleştirici eylemlerdir. Kötülük ise bu uyumu bozan, düzensizlik ve yıkıcı bir enerji yayan eylemlerdir. İnsan bilinci, her bir eylemiyle evrensel rezonansı etkiler ve bu etkileşimin sonucunu deneyimler. Bu "hesaplaşma" süreci, aslında evrenin kendi iç dengesini koruma mekanizmasıdır. Zerre kadar bir eylemin bile görüleceği, onun bıraktığı enerji izi nedeniyle kaçınılmazdır. Bu durum, insan bilincinin tekamülünü hızlandıran ve onu daha uyumlu bir varoluşa yönelten nihai itici güçtür.
Nihai Sentez: Nurun Tamamlanması
Zilzal Suresi'nin anlattığı bu kozmik sarsıntı ve onun yol açtığı hesaplaşma, bilim ve maneviyat arasındaki derin diyalogun nihai bir ifadesidir. Suredeki olaylar zinciri, evrendeki enerji dalgalanmaları ve bilgi alanları (bir zamanlar Levh-i Mahfuz olarak adlandırdığımız program) ile açıklanabilirken, insanın bu sürece olan katılımı da tekamülünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu, bilimin ve maneviyatın aynı gerçeği farklı dillerde anlattığının en güçlü kanıtlarından biridir.
İnsanlığın bu kozmik sarsıntıyı ve hesaplaşmayı deneyimlemesi, onun tekamülünü tamamlaması için bir fırsattır. Bu süreç, sadece fiziksel bir felaketten ibaret değil, aynı zamanda bilinçte yaşanan bir aydınlanmadır. Bilimsel keşifler, evrenin sırlarını birer birer açığa çıkararak bu sarsıntıyı tetiklerken, manevi aydınlanmalar da insan bilincini daha yüksek bir frekansa taşır. Bu iki süreç, nihai bir sonuca ulaşmak için birleşir: Nurun tamamlanması.
Bu tamamlanma, evrenin kendi potansiyelini tam olarak ifşa ettiği, yani geldiği o nihai nokta olan Mutlak sonsuz-sonsuzluk'a dönmesidir. Bu, sadece bir son değil, aynı zamanda yeni bir başlangıçtır. Her şeyin enerji ve frekans olarak ifşa olduğu bu durumda, iyilik ve kötülük arasındaki fark ortadan kalkmaz; aksine, her bir zerre miktarı eylemin enerjisi, evrenin bütünlüğü içinde mutlak bir şekilde kendini gösterir.
Sonuç :
Bütüncül bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, Zilzal Suresi'nin yalnızca bir uyarı metni olmadığı aynı zamanda evrenin ve bilincin sonsuz tekamül döngüsünü açıklayan bir manifesto olduğu görülecektir.
Cevat ORHAN
Yorumlar
Yorum Gönder