Kaos ve Huzur Arasında: Kamil İnsan Olmak

Kaos ve Huzur Arasında: Kamil İnsan Olmak 

Cevat Orhan

Giriş: Tefekkür Odaklı Bir Yaşam

Günümüz dünyası, durmak bilmeyen bir hızla dönüyor. Daha çok kazanma, daha çok şeye sahip olma ve daha çok iş başarma hırsı, modern insanın en büyük motivasyon kaynağı haline geldi. Bu sürekli koşturmaca, sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da yoruyor ve bizi daha çok para, daha çok eşya ve daha çok unvan için bitmek bilmeyen bir döngünün içine hapsediyor. Bu kapitalist ve modernite odaklı yaşam biçimi, içsel huzuru değil, stresi, kaygıyı ve giderek derinleşen bir boşluk hissini beraberinde getiriyor.

Ancak bu sahte hıza karşı, bir duruş yükseliyor: tefekkür odaklı bir yaşam tarzı. Bu felsefe, panik durumunda olmadan, düşünerek ve rahat hareket ederek var olmayı amaçlar. Hayatın anlamını, tüketim ve israf döngüsünden çıkarıp, insanı kendi özüne döndürmeyi hedefler. Bu, sadece bir eylem değil, bir düşünce biçimidir ve ana düsturu "kırk düşün bir konuş ve karar ver" ilkesiyle özetlenebilir. Bu makalede, bu felsefenin bizi bir israf ve hırs girdabından nasıl kurtarıp, daha anlamlı ve otantik bir varoluşa taşıyabileceğini ele alacağız.

40 Düşün, Bir Konuş: Duraklama ve Tefekkür Felsefesi

Günümüz dünyası, anlık reaksiyonlar ve düşünülmeden verilen kararlarla yönetiliyor. Bir sosyal medya gönderisine hemen cevap vermek, bir ürünü anında satın almak veya bir fikir hakkında hemen yorum yapmak... Bu davranışlar, içgüdüsel bir dürtünün sonucu olup, insanın kendisini kontrol edemediği aceleci bir yaşam döngüsü yaratır. Bu döngüde, bireyin ne düşünecek, ne hissedecek ne de doğruyu bulacak zamanı kalır.

Bu aceleciliğin karşısında ise, "kırk düşün bir konuş ve karar ver" felsefesi yer alır. Bu sadece bir söz değil, bir yaşam biçimidir. Bu felsefeye göre, bir eylemde bulunmadan, bir söz söylemeden veya bir karar vermeden önce bilinçli bir duraklama yapmak esastır. Bu duraklama, akıl süzgecinden geçirilmemiş ve duygusal dürtülerle harekete geçilmemiş kararların önüne geçer. Tefekkür süreci, bireye hayatının kontrolünü yeniden kazandırır. Tüketim toplumunun dayattığı anlık tatmin dürtüsüne karşı, daha sağlam ve bilinçli bir duruş sergiler. Bu felsefe, panik durumuna düşmek yerine sakinleşmeyi, her durumu rasyonel ve huzurlu bir bakış açısıyla değerlendirmeyi öğretir. Zira bir sonraki adımın ne olduğunu bilmek, aceleci bir tavır sergilemek, düşüncesizce tepki vermek, korkuyu ve kaygıyı körükler. Oysa durup düşünmek ve yavaş hareket etmek insana dinginlik ve özgüven verir. Bu aynı zamanda, insanı kendi iç sesini duymaktan alıkoyan gürültüyü susturmanın bir yoludur.

Sessiz Direniş: Tüketim Kültürüne Karşı Yavaşlık

Tefekkür odaklı yaşam, hız çağına karşı sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda sistemli bir direniş biçimidir. Kapitalist düzen, bizi daha fazlasını isteyerek mutsuz olmaya ve bu mutsuzluğu satın alarak gidermeye programlar. Markalar ve reklamlar, sürekli olarak bize eksik olduğumuzu fısıldar. Yeni bir telefon, daha büyük bir ev veya daha pahalı bir araba sahibi olmadıkça "tamamlanamayacağımız" hissini aşılarlar.

Bu noktada yavaşlık, tüketim kültürünün sunduğu sahte vaatlere karşı bir isyan haline gelir. Bilinçli ve yavaş bir yaşam tarzı, bize gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu, neyin mutluluk getirdiğini sorgulama imkanı tanır. Bu, sadece daha az eşyaya sahip olmakla ilgili değildir; daha azıyla yetinmenin getirdiği özgürlükle, israf ve gösterişten arınmış bir hayatın getirdiği hafiflikle ilgilidir. İnsan, sürekli kazanma ve harcama döngüsünden kurtulduğunda, enerjisini ve zamanını kendine, ilişkilerine ve içsel gelişimine harcamaya başlar. Bu sessiz direniş, dışarıdan gelen baskıya karşı kendi değerlerimize sahip çıkmanın bir yoludur.

Sonuç: Kamil İnsan ve Ahsen-i Takvim Yolculuğu

Günümüzün modern ve aceleci dünyası, insanın ruhunu, içsel sesini ve en önemlisi kendi varlığının anlamını kaybetmesine neden oluyor. Bu bitmeyen koşturmacada, biriktirilen eşyalar, kazanılan unvanlar ve inşa edilen sahte kişilikler, bireyi kendi özünden, yani yaratılışındaki mükemmeliyetten uzaklaştırıyor. Ancak bu yozlaşmış girdaptan çıkışın tek yolu, daha hızlı koşmak değil, durup düşünmektir.

Tefekkür odaklı yaşam tarzı, işte bu geri dönüş yolculuğunun ilk adımıdır. Bu felsefe, insanın "kırk düşün, bir konuş ve karar ver" ilkesiyle, hayatının kontrolünü yeniden ele almasını sağlar. Bu sayede insan, dış dünyanın kaosu yerine kendi iç huzuruna odaklanır. Bu yolculuğun nihai amacı ise, tasavvufun da en temel kavramlarından olan "kâmil insan" mertebesine ulaşmaktır. Kâmil insan, dış dünyanın aldatıcı tuzaklarından kurtulmuş, aklı ve ruhu arasında denge kurmuş, erdemli ve olgun bir varlıktır. Bu, aynı zamanda insanın ahsen-i takvim'ine, yani en mükemmel ve en güzel haline geri dönme çabasıdır. Çünkü gerçek huzur ve anlam, ne parayla ne de gösterişle değil, ancak insanın kendi yaratılış hakikatini idrak etmesiyle mümkündür.

Between Chaos and Peace: The Quest to Be a Perfected Human 

Cevat Orhan

Introduction: A Life of Contemplation

Today’s world is spinning at an unstoppable pace. The ambition to earn more, own more, and achieve more has become the greatest motivator for the modern human. This constant rush tires not only our bodies but also our souls, trapping us in an endless cycle for more money, more possessions, and more titles. This capitalist and modern-focused way of life brings not inner peace but stress, anxiety, and a deepening sense of emptiness.

However, against this false speed, a stance is emerging: a contemplation-focused way of life. This philosophy aims to exist without panic, by acting thoughtfully and in a relaxed manner. It seeks to reclaim the meaning of life from the cycle of consumption and waste and to return the individual to their essence. This is not merely an action but a way of thinking, summarized by the core principle: “Think forty times, speak once, and decide.” In this article, we will explore how this philosophy can save us from a whirlpool of waste and greed and lead us toward a more meaningful and authentic existence.

Think 40 Times, Speak Once: The Philosophy of Pause and Contemplation

The world today is governed by instant reactions and thoughtless decisions. Replying instantly to a social media post, buying a product on impulse, or commenting on an idea without reflection—these behaviors are the result of an instinctive impulse that creates a hurried life cycle in which individuals cannot control themselves. In this cycle, the person has no time to think, to feel, or to find the truth.

In contrast to this haste lies the philosophy of “Think forty times, speak once, and decide.” This is not just a saying but a way of life. According to this philosophy, it is essential to take a conscious pause before acting, speaking, or deciding. This pause prevents decisions from being made without passing through the filter of reason or being driven by emotional impulses. This process of contemplation allows the individual to regain control of their life. It provides a more solid and conscious stance against the impulse for instant gratification dictated by the consumer society. This philosophy teaches us to calm down instead of panicking, to evaluate every situation from a rational and peaceful perspective. Because knowing what the next step is, acting in a hurried manner, and reacting thoughtlessly only fuels fear and anxiety. Pausing to think and moving slowly, on the other hand, brings a person tranquility and self-confidence. It is also a way to silence the noise that prevents a person from hearing their own inner voice.

Quiet Resistance: Slowness Against Consumer Culture

A contemplation-focused life is not just a personal choice against the age of speed; it is also a form of systemic resistance. The capitalist system programs us to be unhappy by wanting more and to remedy that unhappiness by buying. Brands and advertisements constantly whisper that we are lacking. They instill the feeling that we cannot be “complete” unless we have a new phone, a bigger house, or a more expensive car.

At this point, slowness becomes a rebellion against the false promises of consumer culture. A conscious and slow way of life allows us to question what we truly need and what brings us happiness. This is not just about owning less; it’s about the freedom that comes with being content with less, and the lightness that comes from a life free of waste and ostentation. When a person is freed from the endless cycle of earning and spending, they begin to spend their energy and time on themselves, on their relationships, and on their inner development. This quiet resistance is a way to uphold our own values against external pressure.

Conclusion: The Quest to Be a Perfected Human

Today’s modern and hurried world causes a person to lose their soul, their inner voice, and most importantly, the meaning of their own existence. In this endless rush, accumulated possessions, earned titles, and constructed false selves push the individual away from their essence—the perfection of their creation. However, the only way out of this corrupted vortex is not to run faster but to pause and think.

A contemplation-focused way of life is the first step on this journey of return. This philosophy allows a person to regain control of their life through the principle of “Think forty times, speak once, and decide.” In this way, the person focuses on their inner peace instead of the chaos of the outside world. The ultimate goal of this journey is to reach the rank of “the perfected human” (kâmil insan), one of the most fundamental concepts of Sufism. The perfected human is a virtuous and mature being who has escaped the deceptive traps of the outside world and has balanced their intellect and soul. This is also humanity’s effort to return to its state of ahsen-i takvim, that is, its most perfect and most beautiful form. Because true peace and meaning are possible not with money or ostentation, but only by comprehending the truth of one's own creation.        Cevat ORHAN